Kur’anın hakikatlarını müsbet ilim anlayışına uygun bir tarzda izah ve isbat eden Risale-i Nur Külliyatı, her insan için en mühim mes’ele olan
“Ben neyim?
Nereden geliyorum?
Nereye gideceğim?
Vazifem nedir?
Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyorlar?
Mahiyet ve hakikatları nedir?”
gibi suallerin cevabını vâzıh ve kat’î bir şekilde, çekici bir üslûb ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akılları tenvir ve tatmin ediyor.
Yirminci asrın Kur’an Felsefesi olan bu eserler, bir taraftan teknik, fen ve san’at olarak maddiyatı, diğer taraftan iman ve ahlâk olarak maneviyatı câmi’ ve hâvi olacak Türk medeniyetinin, sadece maddiyata dayanan sair medeniyetleri geride bırakacağını da isbat ve ilân etmektedir.
Ecdadımızın bir zamanlar kalblerinde yerleşen iman ve itikad cihetiyle zemin yüzünde yüz mislinden ziyade devletlere, milletlere karşı imanından gelen bir kahramanlıkla mukabele etmesi, İslâmiyet ve kemalât-ı maneviyenin bayrağını Asya, Afrika ve yarı Avrupa’da gezdirmesi ve “Ölsem şehidim, öldürsem gaziyim.” deyip ölümü gülerek karşılayarak müteselsil düşman hâdisata karşı dayanması gibi, milletçe medar-ı iftihar âlî seciyemizin bugün biz gençlerde inkişafı, vatan ve millet menfaatı bakımından ve istikbalimizin selâmeti noktasından ne derece elzem olduğu malûmdur.
Mutlaka her hareket ve hizmette maddî bir ücret ve şahsî menfaatler mülahaza etmek, Türk’ün millî tarihinin şeref ve haysiyeti ile kabil-i te’lif olamaz. Bizler, ancak rıza-yı İlahî için çalışıyoruz. Bizzât hizmetinde bulunmakla aldığımız telezzüz; kardeş ve vatandaşlarımıza, İslâmiyete ve insaniyete yardımda bulunabilmek mazhariyetinden gelen ebedî hayatımıza ait sürur ve ümid, bizim bu bâbda aldığımız ve alacağımız yegâne hakikî mukabele ve ücrettir.
Tefsir iki kısımdır. Birisi: Malûm tefsirlerdir ki, Kur’anın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin manalarını beyan ve izah ve isbat ederler.
İkinci kısım tefsir ise: Kur’anın imanî olan hakikatlarını kuvvetli hüccetlerle beyan ve isbat ve izah etmektir. Bu kısmın çok ehemmiyeti var. Zahir malûm tefsirler, bu kısmı bazan mücmel bir tarzda dercediyorlar; fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannid feylesofları da susturan bir manevî tefsirdir.
Risale-i Nur sübjektif nazariye ve mütalaalardan uzak bir şekilde, her asırda milyonlarca insana rehberlik yapan mukaddes kitabımız olan Kur’anın hakikatlarını rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip insaniyetin istifadesine arzedilen bir külliyattır.
Risale-i Nur!..
*Kur’an âyetlerinin nurlu bir tefsiri…
* Baştan başa iman ve tevhid hakikatlarıyla müberhen…
* Her sınıf halkın anlayışına göre hazırlanmış…
* Müsbet ilimlerle mücehhez…
* Vesveseli şübhecileri ikna ediyor…
*En avamdan en havassa kadar herkese hitab edip, en muannid feylesofları dahi teslime mecbur ediyor…
Risale-i Nur!..
*Nurlu bir külliyat…
*Yüzotuz eser…
*Büyüklü küçüklü risaleler halinde…
* Asrın ihtiyaçlarına tam cevab verir…
* Aklı ve kalbi tatmin eder…
* Kur’an-ı Kerim’in yirminci asırdaki -lafzî değil- manevî tefsiri…
İsbat ediyor!..
*Akla gelen bütün istifhamları…
*Zerreden Güneş’e kadar iman mertebelerini…
* Vahdaniyet-i İlahiyeyi…
*Nübüvvetin hakikatını…
İsbat ediyor!..
* Arz ve Semavat’ın tabakatından, melaike ve ruh bahsinden, zamanın hakikatından, haşir ve âhiretin vukuundan, Cennet ve Cehennem’in varlığından, ölümün mahiyet-i asliyesinden ebedî saadet ve şekavetin menbaına kadar…
*Akla gelen ve gelmeyen bütün imanî mes’eleleri en kat’î delillerle aklen, mantıken, ilmen isbat ediyor…
* Pozitif ilimlerin müşevviki…
* Riyazî mes’elelerden daha kat’î delillerle aklı ve kalbi ikna’ edip, merakları izale eden bir şaheser…
* * *
Az mikdarda bastırılabilen, hiçbir ticarî gaye ve zihniyetle çalışılmayarak bâyilere dahi verilmeyen bu eserlerin geliri, mütebâki eserlerin tab’ına hasredilecektir.
Büyük bir titizlik ve hassasiyetle üzerinde durduğumuz mühim bir husus da; Risale-i Nur’un lâyık ellere geçmesi ve onun hakikî fiatı olarak en az yirmibeş kişinin istifade etmesinin temin edilmesidir.
Bu manevî tefsir; “Sözler”, “Mektubat”, “Lem’alar”, “Şuâlar” diye dört büyük kısımdan müteşekkil olup, yekûnü 130 risaledir.
Tarihçe-i Hayat (RNK) – 666